Bulmak İçin Aramak


   İnsan; kendi varlığını ispatlamak için yokluklar yaratıp, deli gibi o yokluklarının peşine düşen tanımlanamayan varlık. İnsan; İçindeki boşluğu doldurmak için tutamaklar arayan ve her seferinde hayal kırıklıkları yaşayan, ömrü hayal kırıklıkları toplamı olan varlık. İnsan; kendini kandırmayı bir sanatçı gibi başaran varlık. İnsan, neyi aradığını bile bilmezken, bulacağını sanan varlık. Yarattığımız yoklukları kaybetmekten korktuğumuz için ya da bu yoklukla yüzleşmemek için arıyoruz sanki bulacakmışız gibi...Oysa ne Hasan Ali Toptaş bulabildi Alaaddinini, ne Tezer Özlü Pavesesini, ne de Yusuf Atılgan sokak sokak aradığı 'tutamak' ını... Neydi onları bu kadar farkında yapan ve bu farkındalıklarının tedirginliğiyle yaşatan...Neydi bu aranılan? Bir özlem mi, bir duygu mu, bir eşya mı, bir hayat mı, bir insan mı? Neyi aradığını bile bilemeyen insan neyi bulacaktı? Bulmak istenilen şey bizi tatmin edebilecek miydi? Yoksa içimizdeki boşluk bir türlü dolmayacak mıydı? Bulmak istenilen insani bir değer ya da varlık olmaktan öte Yüce bir değer ya da varlık olsaydı yine tatmin olabilecek miydik? Bu kişiden kişiye değişebilecek bir yargı olsa da burada yolumuzu varoluşçu Sartre'nin ''Benim bir dinim yok olsaydı Ali Şeriati'ninki olurdu.'' dediği Ali Şeriati aydınlatıyor. Meselenin Yüce değeri ya da varlığı bulmak değil de onu bulup buldum demek yerine onu bulmak için ona yönelmek olduğunu söylüyor. Bu babta 'inna lillahi ve inna ileyhi raciun' ayetindeki 'ileyhi' kelimesi -Hallac mantalitesinden ayırıp- O'nda olmak değil; O'na doğru, O'na yönelik olmak anlamı taşıyor. Velhasıl bu sonunda bulunacak bulununca da durulacak bir arayış değil insanın Aşkın olana yönelerek, Aşkın'a doğru olan hareketidir...O halde neyi arıyoruz, nasıl arıyoruz ve nerede arıyoruz bir düşünelim. Selamla kalın :)

MİYASE KORU


Yorumlar

Popüler Yayınlar